23 Ocak 2011 Pazar

Paris je t'aime!

Eyyy "yaşasın indirim var" diye kendilerini koşa koşa alışveriş merkezlerine atanlar...

Artık daha fazla yapmayın!!!

Nolur.. Lütfen...

Bu hafta sonu yaşadığım hayal kırıklıklarından sonra yalvarma moduna geçtim artık..

Her yer talan edilmiş durumda...

İşten güçten vakit bulup da gidememiş biz tazecik indirim meraklılarının gönlünü daha fazla kırmayın...

Bir şey beğendim, bedenini bulamadım!... Bedenini buldum, bulduğum şeyi beğenmedim(!!!)

Amaaaa sonunundaa uzak diyarlardan, bana göz kırpan, "bonjour bonjour " diyen şeylerle karşılaştım...

Olumlu düşünceyle, secret mekanizmasını çalıştırarak, biraz daha dikkatle etrafıma bakındıktan sonraaa...









Mutlu bir şekilde "au revoir" diyerek çılgın alışverişkolikler diyarından ayrıldım...

Oh la la, c'est la vie!!!

Çanta: Accesorize

Oh la la: Accesorize:)

T-shirt: Zara

19 Aralık 2010 Pazar

Merry Xmas Manicure

French manicure hepimizin favorisi... Kırmızı ojeler de keza öyle... E niye onları bir potada eritmeyelim die düşünürkeeen...

Yeni yıla 2 hafta kala, her yer kırmızıya boyanırken, niye bizim ellerimiz kırmızıya boyanmasın di mi ama...


Hem arada sırada farklı şeyler denemenin kimseye zararı olmaz diye düşünülüp bu kırmızılı siyahlı manikür hayata geçirildi...

Yeni spor ayakkabısı alan çocuklar nasıl ayakkabılarına baka baka koşmaya başlarlarsa, bu kırmızı manicure'leri yaptıranlarda durup durup ellerine bakmaktan kendilerini alıkoyamayacaklar...

Tecrübeyle sabittir...



Hatta öyle ki bu manicure'u yaptıranlar ellerine bakarlarken, aynı zamanda dillerine de bir şarkı dolanmış olarak bulacaklar kendilerini:

"Jingle bells, jingle bells

Jingle all the way

Oh what fun it is to ride

In a one horse open sleigh, hey!"

Bakın bir taşla hem güzeller ellere kavuştunuz , hem de neşeyle şarkı söyleyen bir kişiye dönüştünüz:))

Yaşasın merry xmas manicure!!!

(P.s. special thanks to gaak gaak)

7 Aralık 2010 Salı

Bir zamanlar kendini "prenses" sanmak...

Küçük kızlar annelerinin elbiselerini giyip,kolyelerini takıp,topuklu ayakkabılarla da bu kombinlerini tamamlayınca, kendilerini prenses oldum sanırlar ya...

Yani ben zamanında öyle zannederdim. Kolyeler boynuma sığmaz olunca, hemen kafamda yerlerini bulur, kendime incilerden taç yapardım...

Belki de oyuncak sektörü o zamanlar bu kadar gelişmiş değildi...Bilemiyorum...O zamanların çocukları için prenses taçı olmadan yaşamak ciddi bir problemdi belki de, fedakar anneler de kolyelerinin heba edilmesine göz yumarak bu duruma katlanıyorlardı, neyse...

Konumuza dönelim...





Ben de bugün beyaz konturleri olan siyah elbisemi giyince kendimi "Coco Chanel" oldum sandım.

Bugün renklerden en çok siyahı sevdim. Siyah elbisenin varoluşuna sevindim.

Küçükken kendini prenses sanan tüm kızların, " Bugün ne giysem?" sorusuna yanıt olduğu için Mademoiselle Coco'ya bugün bir kez daha hayran kaldım...




Ve son olarak alıntı yapmaktan kendimi alıkoyamadım...

"Simplicity is the keynote of all true elegance"

-Coco Channel




6 Aralık 2010 Pazartesi

Bu da benim "paradox"um...

Üniversiteye başlayana kadar yaşamımı french manikür, rakı beyazı oje düzleminde istikrarlı bir şekilde götürdüm...

Taa ki bir gün ben de "kırmızı oje sürsem mi acaba?" düşüncesi geçene kadar.

Düşünce aklımdan geçti,bir kat oje de tırnaklarımdan geçti...

Ertesi gün okula gittiğimde herkes(!) ellerime bakıyor sanmıştım:)

İşte bu ilk kırmızı oje hikayemdi...

Bugün de ilk mor oje zamanı... Gerçi şimdi biliyorum yarın kimse ellerime bakmıyacak...
Ama ben ilerde hatırlıyacam ki bu gün ilk mor oje denememdi...

P.S. Bana bu mor oje denemesinde yardımcı olan ve chanel paradoxal'ı aratmayan golden rose mor ojeme teşekkürü borç bilirim.

5 Aralık 2010 Pazar

Hafta Sonu Alınan Kaloriler Sayılmıyormuuuuş!!!

Hafta sonu olunca, evde yemek yeme alışkanlığımızı(!) hemen kaybediveriyoruz...


Halbuki her pazar akşamı yeminler edip, andlar içip, vicdanımızı sızım sızım sızlatarak sağlıklı yaşama "merhaba" diyeceğimize dair ellerimizi kalbimize koyup söz veriyoruz...


Buzluktaki fasulye,bezelye gibi sebzeleri sayıp sayıp yapıcağımıza dair çeşitli tümceler de sıraladığımız gözlemler arasında bulunuyor...




Sanırım sağlıklı beslenme konusundaa aklımız bir karış havada geziyor...




Yine de varıcağımız sonuç yarından itibaren sağlıklı yaşantıya kesin olarak geri dönüyoruz!!!

deneme deneme biiir,kiiii...

İstanbul'a soguk hava dalgası geldi. Bana da blog açma sevdası geldi. Sabahtan beri hayatla ilgili en büyük planım kahve içme eylemini gerçeklestirmekti. Tam bu ulvi planı gerçekleştirirken, daha büyük planlarım(!) olmalı düşüncesiyle elim laptopuma gitti.

Veeeeeeee uzun zamandır aklımda olan "the zepiest" i açmaya karar verdim.
Çok acayip kimsenin haberi yok şu anda bundan,bakalım kaç zaman sonra kimlerin haberi olucak...

Flash forward yapıp bunları görmeyi çok isterdim. Ya da merak duygusu daha mı eğlenceli mi...O zaman "the zepiest"!